top of page
GEBTANISI.jpg

GEBELİK TANISI

Gebelik Takibi

Gebe kaldıktan sonra mutlaka düzenli olarak doktor kontrollerine gitmelisiniz. Bu kontroller sizin ve bebeğinizin gebelik sürecince aldığınız risklerin erken tespitinde ve doktorunuz tarafından bu risklerin yönetiminde en önemli faktördür. Doktor kontrolüne ne sıklıkla gidilmeli ? İlk kontrol adet gecikmeniz yaklaşık 1 haftaya ulaştığında yapılması uygundur , bu dönemde vaginal ultasonografide gebelik kesesini kesenin içinde fetal pol olarak bilinen embryonun gelişeceği hücre kümesinin görülmesi gerekir.Aksi durumda gebelik testiniz pozitif ve kese görülmüyorsa ya geç döllenme olmuştur ve kesenin görülmesi birkaç gün sonrasında gerçekleşecektir yada kimyasal bir gebelik veya dış gebelik söz konusu olabilir bu seçeneklerin araştırılması gerekir.Kese görüldükten bir hafta sonra embryoda kalp aktivitesi görülmelidir.Gebeliklerin yaklaşık %15 ‘i ilk 9 hafta içinde büyük organ hataları ve kromozom anomalilerine bağlı olarak kaybedilir bu nedenle sonraki kontrolün 9. hafta civarında yapılması uygundur.Bundan sonraki kontrolleriniz birinci ve 2. trimestr tarama testlerine ( ikili ve dörtlü test ) denk düşecektir. 20-22 hafta arasında 2. düzey ultrasonografi için uygun haftalardır.Bu incelemede özellikle fetal kalp değerlendirilecek , anomali taraması yapılacak ,anne rahmini besleyen damarlardaki kan akımları ölçülecektir.Bu inceleme gebeliğin ilerleyen dönemlerinde gebeliğe bağlı yüksek tansiyonun , bebekte oluşabilecek gelişme gerliğinin ön bilgisini verebilir. Tarama testleri ve 2. düzey ultrasonografi tamamlandıktan sonra gebelikle birlikte özel bir dahili probleminiz yoksa ( hipertansiyon, diabet vb) ve çoğul gebelik değilseniz 30. haftaya kadar ayada bir kez , 30-36 hafta arasında 2 haftada bir 36-40 hafta arasınada ise haftada bir kez kontrol gerekir.

Gebe Kalmadan Önce Ne Yapmalı?

•Hamilelik öncesi muayenedeki amaç nedir? Gebelikte yapılan takip kadar gebelik öncesi muayene ve danışma da önemlidir. Buradaki amaçlardan bir tanesi bilinen veya bilinmeyen bir hastalığın gebeliği ne oranda etkileyeceğinin ya da bu hastalığın gebelikten ne oranda etkileneceğinin ortaya konulmasıdır. İdeal olan gebeliği planladığınız zamandan 3 ay öncesinde hekim kontrolüne girmek ve mümkünse bilinçli ve planlayarak gebe kalmaktır. Çünkü gebe kaldığınızı bilmediğiniz ilk haftalar, bebeğinizin gelişiminin en kolay etkileneceği dönemdir.Bebeğin organ taslaklarının oluştuğu erken dönemde fetusa zararlı olabilecek fiziksel etmenler konusunda doktorunuzdan bilgi almalısınız.Çalışma koşullarınız gereği maruz kaldığınız olası zararlı çevresel etmenleri doktorunuzla paylaşmalı önlem alınması gereken bir durum varsa gebe kalmadan önce bu konuda bilinçlenmelisiniz .Gerek sizin gerekse eşinizin ailesinde genetik geçişli olduğu bilinen bir hastalık varsa gebelik öncesi genetik danışmanlık almanız gerekebilir,bu konuda doktorunuz sizi yönlendirecektir. • Muayenede jinekolojik öykünün önemi nedir? Gebe kalmayı arzulayan ve bu amaçla da korunmayı bırakan kadınların geçmişte geçirmiş oldukları özellikle ciddi düzeydeki kadın hastalıkları gebe kalıp kalamayacakları açısından önem taşımaktadır. Örneğin daha önce rahim, yumurtalık ya da tüplerle ilişkili bir operasyon geçirmiş kişilerin bu bilgileri doktorlarına mutlaka iletmeleri gerekmektedir. • Bilinen herhangi bir hastalığı olmayan kişilerde yapılması gereken testler ve tetkikler nelerdir? Gebelik öncesi değerlendirmede anne ve baba adayının kendilerinde veya yakınlarında kalıtsal özellik gösterebilecek bir hastalığın var olup olmadığı araştırılır. Anne adayının genel bir muayenesi yapılarak herhangi bir hastalığı olup olmadığı araştırılır. Herhangi bir sorun saptandığında ise (örneğin kalp muayenesinde kalp seslerinde anormallik gibi) ilgili uzman doktorla görüşülerek bu problemin önemi ve gebeliği ne oranda etkileyebileceği araştırılır. Jinekolojik muayene ve ultrasonografi ile rahim ve yumurtalıklar değerlendirilir. Bazı temel laboratuvar testleri ile karaciğer, böbrek fonksiyonları ve kronik hastalık varlığı (Şeker, hepatit gibi) araştırılır. Herhangi bir sebepten dolayı sürekli kullanılan ilaçlar varsa gebelik döneminde kullanılmalarının uygun olup olmadığı değerlendirilir.Servikal smear alınır. • Daha önce yaşanmış hamilelik ve bunların sonuçlarının incelenmesi nasıl bir önem taşır? Daha önceden yaşanan gebelikler ile bunların sonuçları ile ilgili bilgiler, planlanan veya gerçekleşmiş gebeliğin nasıl seyredeceği hakkında önemli ipuçları verebilir. Daha önce gebelik boyunca ortaya çıkan problemlerin neler olduğu detaylı olarak sorgulanır Çünkü örneğin erken doğum ya da tansiyon yükselmesi gibi bazı problemlerin sonraki gebelikte de tekrarlama riski olduğundan bunlar mutlaka bilinmelidir. Ayrıca bebeklerin doğum haftaları, kiloları, doğum şekli, kaç saat sürdüğü, doğumda zorluk yaşanıp yaşanmadığı, detaylı olarak değerlendirilir. Özellikle daha önceden tekrarlayan düşükler, sakat bebek, zeka özürlü bebek dünyaya getirme ya da ölü doğum gibi olaylar varsa doktorunuz yeniden hamile kalamadan önce sizi mutlaka detaylı olarak değerlendirecektir. • Baba adayının alışkanlıkları eşini ve doğacak çocuğu nasıl etkiler? Öncelikle bilinmelidir ki gebe kalabilmek için erkeğin de spermlerinin sayı ve hareketinin yeterli düzeyde olması gerekir. Baba adayı eğer ağır bir sigara veya alkol tüketicisi ise bu mutlaka spermlerinin kalitesini ve hatta spermlerin genetik yapısını dahi etkileyebilecektir. Dolayısıyla ideal olan bu tür alışkanlıkların sadece kadın tarafından değil erkek tarafından da bırakılmasıdır. • Çocuk sahibi olmak isteyen kişiler nasıl beslenmelidir? Bebek sahibi olmaya karar verdiğiniz anda beslenme alışkanlıklarınızın tümünü gözden geçirmelisiniz. Folik asit alımına başlayınız. Daha gebeliğin yeni anlaşıldığı hatta gebe kalma olasılığının olduğuya da gebe kalınmak istendiği günlerden itibaren anne adaylarının yapmaları gereken şey; folik asit adındaki vitamini almaya başlamalarıdır. Folik asit desteğinin önerilme nedeni ise beyin ve omurilikde oluşabilecek problemlerin önlenmesidir. En iyi doğal folik asit kaynakları yeşil yapraklı sebzeler, taze sıkılmış meyve suları, pancar, brokoli, bamya ve kuru baklagillerdir. Ancak hiç olmazsa gebe kalındığı anlaşıldıktan sonra bu besinlere ek olarak mutlaka ilaç tarzında folik asit de alınmalıdır. Ayrıca yapay tatlandırıcılar, kafein gibi pek çok maddenin kullanımı da minimal düzeye indirilmelidir. Eğer kilo fazlanız varsa bunlardan kurtulmak için en iyi dönem gebelik öncesidir.Gebe kalmayı planladığınızda fast fooddan uzaklaşmalı, protein ağırlıklı beslenmeye geçmelisiniz. • Hamile kalmaya çalışan anne adaylarının hayatındaki stres bu süreci olumsuz etkiler mi? Elbette etkileyebilir. Özellikle kadınların hormonal düzenleri çok hassas bir denge üzerine kurulu olduğundan, psiklojik her türlü sorun doğrudan kadının bu hassas dengesini etkileyerek yumurtlama fonksiyonunu bozabilir. Dolayısıyla da gebe kalma ihtimalini azaltır. • Kadınlar, hamile kalmaya karar vermeden önce alkol ve sigarayı bırakmalı mıdır? NE kadar önce bırakmalıdır? Alkol ve sigara sperm kalitesini bozar mı? İlk yapılacak işlerden biri olarak sigarayı bırakınız. Çünkü sigara içen kadınlarda gebe kalmada güçlük, gebe kalındığında da düşük olasılığında artış, erken doğumlar, düşük kilolu bebekler dünyaya getirme ve hatta anne karnında bebek ölümlerinin fazlalaştığı bilinmektedir. Tüm bu istenmeyen olaylar fazlaca sigara ve alkol tüketiminde söz konusu olmasına rağmen elbette ideali hiç zararlı madde almamaktır. Belli bir süre olmamasına karşın en az birkaç ay önce sigara ve alkolün bırakılmış olması önerilmektedir. Alkolün ve sigaranın sperm kalitesine kötü etkileri olduğu uzun süredir bilinmektedir. • Hamile kalabilmek için ne sıklıkta seks yapmak gerekir? Cinsel ilişki sıklığı açısından normal ya da anormal diye bir sınıflama yapmak doğru değildir. Ancak spermlerin kadın vücudundaki yaşam süreleri ve yumurtayı yakalayabilmeleri göz önüne alındığında optimum sayı haftada 3 ya da gün aşırı ilişkidir. Erkekte 8-10 gün boşalmama durumunda sperm hareketinde belirgin düşüş olmakta, menideki hareketsiz sperm sayısı artmakta ,sık ilişkide ise sperm sayısında düşüş gözlenmektedir.Bu nedenle özellilkle yumurtlama günlerinde yani iki adetin ortasına rastlayan günlerde günaşırı ilişki sağlılklıdır. • Uygun pozisyonlar nelerdir? Her türlü pozisyon gebelik açısından mümkündür ancak spermlerin dışarı akmaması amacıyla genellikle erkeğin üstte olduğu pozisyonlar tercih edilmelidir. • Seks sırasında ve sonrasında neler yapmak gerekir? (Pelvik kaslarının altına yastık koyma) Boşalma sonrasında bir miktar spermin dışarı kaçması aslında normaldir. Yine de bunu minimal oranda tutmak için kalçaların yükseltilmesi, en az 5 dakika yatılması, vaginal duş yapılmaması sayılabilir. Ayrıca değişik kayganlaştırıcı sıvıların ya da jellerin de spermler üzerine olan etkileri tam bilinmediğinden bunların da kullanılmaması gerekir.

Gebelikte Tarama Testleri

Gebeliğinizin takibinde bazı kromozom hastalıkları için tarama testleri yapılabilir.Tarama testleri trizomi 21(Down) , trizomi 13 ve 18 için yapılır.Tarama tesleri tanı koyduran testler değildir, zeka özürü ve multiple organ anomalileriyle seyreden bu üç kromozom anmalisi için yüzdesel olarak ne kadar risk taşıdığınızı gösteren testlerdir. Tarama testlerinin sonucunda bebeğinizde kromozom anomalisi vardır yada yoktur gibi sonuç beklemek yanlıştır .Testlerin sonucunda belirlenen eşik değerinden daha yüksek risk taşıdığınız tesbit edilirse tanı koyduran testler yapılır ki bunlar amniosentez ve cvs dir.Tarama testlerinden en erken yapılan ve en güvenilir olanı birinci trimestr tarama testi yada ikili taram testi denilen testtir ve 11-14. gebelik haftası arasında yapılır.Bu testte kullanılan parametreler ;anne yaşı , ultasonografik belirteçler ve anneden alınan kandaki biyokimyasal belirtçlerdir. Ense saydamlığının kalınlıgı burun kemiği varlığı testte kullanılan ultasonografik belirteçledir.Biyokimyasal belirteçler ise PAP-A ,E3,FreeBHCG dir.Tarama testinizin sonucu bu belirteçlerin bioistatistiksel olarak belirlenen ortalama değerlerine göre sizin riskinizin hesaplamasına dayanır.Down için 1/200 den trizomi 13 ve 18 için ise 1/350 den daha büyük tanımlanan riskler yüksek riskli guruba girer.Eğer bu gurubun içinde yer alıyorsanız doktorunuz siz amniosentez yada cvs tavsiye edecektir.Test sonucunda düşük riskli gurupta yeralıyorsanız 16-18. gebelik haftaları arasında doktorunuzun tercihine göre beyin omurilik aksındaki bazı anormalliklerin taranması için AFP(mom) testi yada dörtlü tarama testi yapılabilir.Koryon Villus Biyopsisi ya da CVS Nedir? Gebeliğin daha sonraki döneminde plasentayı oluşturacak olan koryondan genetik tanı amacı ile biyopsi alınması işlemidir. Yapılma amaçları genellikle amniyosentezle aynıdır. Ama daha erken gebelik haftasında yapılması nedeni ile tercih edilebilen bir yöntemdir. 9-11 gebelik haftalarında uygulanır. Bu haftalarda alınan genetik materyalde bir anomali saptanması durumunda gebelik en geç 14 haftalıkken boşaltılmakta ve ailede daha az psikolojik travmaya neden olmaktadır. Ancak işlem sonrası düşük riski amniyosenteze göre daha fazladır. Yaklaşık %2 olarak hesaplanmıştır. Kordosentez Nedir? Anne karnından ultrason eşliğinde bir iğne aracılığı ile girilerek bebek kordonundan kan alınması işlemidir. İşlem steril şartlarda uygulanır. Genellikle 20. gebelik haftasından önce kolay yapılamaz. Genetik araştırma amacı ile olduğu gibi, bebeğe ait enfeksiyon hastalıklarını araştırmak, kan uyuşmazlığı (20)nın şiddetini saptamak için de yapılır. Bu işlem, tedavi amaçlı da kullanılabilir. Örneğin; kan uyuşmazlığı bebekte anemiye yol açmışsa, anne karnındaki bebeğe kordosentez yöntemi ile kan nakli yapılabilmektedir. Amniyosentez Nedir ? Amniyosentez, bebeğinizin içinde bulunduğu sıvıdan iğne yardımı ile bir miktar örnek alınarak incelenmesi anlamına gelir. Bu sıvı içerisinde bebeğinizin gelişimi hakkında önemli açıklamalar getirecek kanıtlar vardır. Amniyosentez uygulaması, geçmiş yıllarda fazla miktarda bulunan amniyo sıvısını azaltmak, bebeğin iyilik durumunu araştırmak, sonraki yıllarda ise kan uyuşmazlığı ile ilgili bebeğin durumunu kontrol etmek amacıyla uygulanırken; günümüzde, genetik anomalilerin tespitinde kullanılan en geçerli testlerden biridir. İşlem aslında basit bir uygulamadır ancak yine de mutlaka bu konuda tecrübeli bir hekim tarafından yapılmalıdır. Erken gebelik haftalarında düşük riski daha fazla olacağından tercih edilmez.İdeal olarak plasenta yerşinin tamamlandığı 17. gebelik haftasında yapılması tercih edilir. Anne ultrason masasına sırt üstü yatırılır ve karnın steril olması sağlanır. İşlem genellikle bir hekim ve bir yardımcı tarafından yapılır. Ultrason yardımı ile bebeğin anne karnındaki pozisyonu dikkatlice takip edilirken iğne aynı zamanda göbeğin uygun bir yerine yerleştirilir. İğne önce karın katmanlarını sonra rahim kasını geçerek amniyo kesesine doğru itilir ve iğnenin ucunda bulunan bir enjektör yardımı ile bebeğin amniyo sıvısından bir miktar alınır. Alınan sıvı laboratuar ortamında ayrıştırıldıktan sonra bebekten bu sıvıya karışan hücreler besi yerlerinde üretilir ve incelenerek genetik olarak bir anormalliği olup olmadığına bakılır. İşleme bağlı düşük, enfeksiyon, su kesesinin açılması, plesenta veya kordonun zedelenmesi, erken doğum riski, alınan sıvıdan istenildiği gibi hücre üretilememesi, sıvı almak için kullanılan iğnenin bebeğe zarar vermesi gibi riskler teorik olarak söz konusudur. Ancak bu risklerin olasılığı uzman kişilerin elinde % 1 ‘den fazla değildir. Amniosentez gerekli olduğu durumlarda faydalı sonuçları ile henüz yerine başka bir testin olmadığı vazgeçilmez bir inceleme yöntemidir. Test için hiçbir ön hazırlık gerekmez. Karından iğne yardımı ile rahime ulaşmak acı veren bir durum değildir. İşlem lokal anesteziye bile gerek duyulmadan yapılır. Hasta uygulama sonrasında yarım saat kadar dinlendirilir. Amniyosentez sonuçları güvenilir midir ? İyi bir laboratuar tarafından değerlendirildiğinde sonuçlara % 99.9 güvenilebilir. Normal çıkan bir kromozom analizinin hatalı olma payı çok düşüktür. Anormal bir durum oluştuğunda ise nadiren KS (kordosentez) gibi bir yöntemle bu sefer bebekten kan örneği alınarak anormal durumun doğrulanması gerekebilir. Tanıda problem yaratanlar kromozomlarda inversiyon, translokasyon, ya da mozaik gibi anormal durumlardır. Bunlar saptandığında doğacak bebeğin bundan nasıl etkileneceğinin önceden belirlenmesi mümkün olmayabilir. Anne ve baba adaylarından birinde aynı tip bozukluk varsa ve normalse, bebekleri de büyük olasılıkla normal olacaktır.

Detaylı Ultrason(USG) İncelemesi

Sağlıklı bir gebelik izleminin en önemli aşamalarından birisi de gelişmekte olan bebeğin tüm organ ve oluşumlarının detaylı bir şekilde incelendiği ikinci düzey ultrason incelemesidir. Bu incelemeye, ikinci trimester ultrasonografi taraması, ayrıntılı fetal inceleme, detaylı fetal anatomik inceleme gibi değişik isimler verilmektedir.. Detaylı ultrasonografi 18-24. haftalar arasında yapılabilir. Bu dönemde bebek ve organları yeterince büyümüştür ve daha iyi görüntü elde etmek için bebeğin çevresindeki su miktarı boldur. Bu dönemde yapılmasının bir başka nedeni de olası bir anomali saptanması durumunda gebeliğin sonlandırılması açısından çok geç kalınmış olmamasıdır.İyi cihazlar ve en tecrübeli uzmanların varlığında bile doğumsal kusurların ancak %70-80’i fark edilebilir. Detaylı ultrasonografi nasıl yapılır ? Detaylı ultrasonografide; rahim yapısı, plasenta(bebek eşi) ve bebek sistematik bir şekilde gözden geçirilir. Anne adayı sırtüstü yatar pozisyonda karından bakılarak inceleme yapılır. İşlem yaklaşık 15-20 dakika kadar sürer. Bebeğin genel değerlendirilmesi ve rutin ölçümlerin ardından sırasıyla kafa, boyun, göğüs kafesi, kalp, karın, genital bölge ve kol ve bacaklar ve omurga detaylı olarak incelenir. Detaylı ultrasonografide nelere bakılır ? 1)Kafanın şekli, yapısı, çapı ve çevresi ölçülür. 2)Kafa içi oluşumlar olan beyin boşlukları, koroid pleksus (choroid pleksus), orta beyin, arka çukurluk (posterior fossa), yan ventriküller incelenir ve bunların ölçümleri yapılır. Bebeğin beyinciği (cerebellum) beynin arka kısmında bir gözlük şeklinde görülür. Bu yapının uzunluğu genelde gebelik haftasının verir. Ventriküllerde genişleme ya da koroid pleksuslarda kist saptanması önemli olabilir. 3)Yüzde bebeğin genel profili, burun kemiği, göz küreleri ve bunların arasındaki mesafeler incelenir. Bebeğin gözündeki lens ultrasonografide izlenir. 4)Boyunda herhangi bir kist ya da kitle olup olmadığı incelenir. Ense kalınlığı bu dönemde de genitik hastalıklar açısından ipucu verebilir. 5)Tüm omurga yukarıdan aşağı ve enine kesitlerde incelenerek bir açıklık olup olmadığı araştırılır. Tüm omurga enseden kuyruk sokumuna kadar incelenir. 6)Kalbin genel yapısı incelenir, atım hızı ve ritminde bir anormallik olup olmadığına bakılır. Karıncık ve kulakçıklar (ventrikül ve atriumlar) incelenir, içlerinde kitle ya da anormal bir görünüm olup olmadığı araştırılır. Karıncıklar ya da kulakçıklar arasında delik olup olmadığına bakılır. Kalpten çıkan ana atardamar olan aort ile kirli kanı akciğerlere taşıyan ana damarların yapısı incelenir 7)Göğüs kafesinin yapısı ve şekli incelenir, akciğerler ve diyaframın normal görünüp görünmediği kontrol edilir. 8)Mide, karaciğer, böbrekler, mesane, karın duvarı, göbek kordonunun bebeğe girdiği bölge ve damarların bebeğe girdikten sonraki seyri incelenir ve karın çevresi ölçülür. Ayrıca barsakların ultrasondaki görüntüsü de genetik hastalıklar açısından fikir verebilir. 9)Göbek kordonunun yapısı ve içersinde iki atardamar ve bir toplardamar bulunup bulunmadığı incelenir. 10)Kollar ve bacaklar incelenir. Kol ve bacaklardaki tüm kemikler ölçülür. Bunlar kolda omuz ile dirsek arasındaki humerus, dirsek ile el bileği arasındaki radius ve ulna kemikleri ile kalça ve diz arasındaki femur ile diz ve ayak bileği arasındaki tibia ve fibula kemikleridir. El ve ayakların yapısı incelenerek sayı ve şekil bozukluğu olup olmadığı araştırılır. Örneğin elde küçük parmağın ortasındaki kemiğin bulunmaması Down sendromu lehine yorumlanır. Detaylı ultrasonografide temel olarak pekçok major anomali saptanabilir ancak tüm anomalilerin %100 kesinlikle saptanması mümkün değildir. Bebeğin gelişiminin ultrason ile değerlendirilmesi bazı faktörlere bağlıdır. Bunlar arasında en önemlileri annenin vücut ağırlığı ve yağ miktarı ile bebeğin rahim içindeki duruş şeklidir. Ayrıca amniyon sıvısının miktarı da ultrason incelemesinin kalitesini etkiler. Bazı durumlarda bebeğin duruşu belirli bölgelerin incelenmesine olanak tanımayabilir. Bu durum hamilelerin yaklaşık %10-15’inde ortaya çıkmaktadır. Genel olarak anomalilerin yarısından fazlası ultrasonografi ile tespit edilebilmektedir. Buna göre detaylı ultrasonografi bulgularının normal olması bebeğin kesinlikle sağlıklı olduğunu garanti etmez.

İkiz Gebelik

Çoğul gebelik rahim içinde birden fazla fetüsun oluşması olarak tanımlanabilir. Çoğul gebeliklerin çok büyük çoğunluğu ise ikiz gebeliklerdir. İkiz gebeliklerin genel olarak, eğer kendiliğinden oluşurlarsa, 90 gebelikte bir ortaya çıktıkları söylenebilir. Ancak günümüzde aşılama tüp bebek gibi yardımla üreme teknikleri çok artmaya başladığından çoğul gebelikleri de görme olasılığı artmıştır. Kabaca tüp bebek uygulamalarının % 25-30’unda ikiz gebelik meydana geldiği söylenebilir. İkiz gebelikler tek yumurtanın bir sperm tarafından döllendikten sonra bölünme aşamasında ikiye ayrıldığı tek yumurta ikizleri veya iki ayrı yumurtanın iki ayrı spermle döllenmesi ile oluşan çift yumurta ikizleri şeklinde olabilir. Tek yumurta ikizleri aynı genetik yüklü ve aynı cins olurken çift yumurta ikizleri ayrı veya aynı cinsiyette olabilir. Tüp bebekte görülen ikizlerin hemen tamamına yakını çift yumurta ikizleridir. Tek yumurta ikizlerinden bahsedersek; Kan grubu, cinsiyet, göz rengi gibi tüm kalıtsal özellikleri aynı olan bu kardeşler birbirlerine görünüş olarak çok benzerler. Tek yumurta ikiz gebeliğinde döllenen yumurta hücresi döllenmeden sonraki ilk üç günde yeniden bölünerek iki ayrı embriyoya dönüşür ve bu embriyolar ayrı ayrı gelişimlerini sürdürmeye devam ederler. Bu durumda her bebeğin beslendiği plasentası ve içinde bulunduğu su kesesi ayrıdır. Bazen plasentalar birbirleriyle yakın temas halinde olduklarından ultrasonografide birleşmiş izlenimi verebilirler. Döllenme sonrası ayrılma dördüncü günle sekizinci gün arasında olduğunda plasentaları ortak, ancak su keseleri ayrı olan iki bebek gelişmeye başlar. Döllenme sonrası ayrılma bazen sekizinci gün sonrasında da oluşabilir. Bu durumda ise hem plasentaları hem de içinde bulundukları su kesesi aynıdır. Yani bu iki bebek tamamen aynı ortamı paylaşmaktadırlar. Bu tip ikizliklerde problem yaşanma olasılığı diğer türlere göre daha fazladır. Hekimler daha gebeliğin başında ikiz gebeliğin türünü ayırt edip gebelik boyunca gözlemlerini buna göre sürdürürler. Bazen (çok nadiren) bölünme embriyonik disk adı verilen yapı meydana geldikten sonra olur. Bu durumda ise embriyo aslında oluşmuş olduğundan bölünme tam olarak gerçekleşemez ve yapışık ikizlik (siyam ikizleri dediğimiz) durum ortaya çıkar. İkiz Gebeliklerde Oluşan Riskler Nelerdir ? • Daha gebeliğin başından itibaren bulantı, kusma şikayetleri normalden daha fazla görülür. Yine düşük ihtimalinin de biraz daha fazla olduğu söylenebilir. • Erken doğum ve buna bağlı prematüre bebek riski en sık karşılaşılan problemlerin başında gelir. Normal tekil bir gebelikte gebeliğin sonlanması 39-40 hafta sürerken , ikiz gebeliklerde normal doğum süresi ortalama 37 hafta kadardır. • Doğum tartıları tek bebeklere göre genellikle daha düşük olur. İkizlerden birinin daha fazla diğerinin daha az beslenme riski ve dolayısıyla aralarında belirgin kilo farkı olması da mümkündür. • Anemi (kansızlık), hipertansiyon (preeklampsi) gibi riskler de ikiz gebeliklerde daha fazla görülmektedir. İkizlerin solunum, dolaşım ve sindirim sistemleri tek fetus olan gebeliğe göre çok daha büyük bir gereksinimi karşılamak zorundadır. Bu nedenle ikiz gebeliklerin daha yakından izlenmesi gerekir. Normal gebeliklerde ayda bir kez izlemek gerekirken ikiz gebelikleri en az 3 haftada bir incelemek gerekir. İlerleyen haftalarda gebenin yürüyüşü ve dengesi tekil gebeliklere oranla daha fazla etkilenir. Nefes darlığı gözlenir. Basur ve varis gibi sorunlar daha sık olarak görülür. Aşırı yük, omurgada zorlanmaya ve ağrılara da neden olabilir. Yine son haftalarda hastaneye yatma oranı da tekil gebeliklere oranla daha sıktır. İkizlerin Doğumu İkizlerin çoğu belirlenen zamandan bir süre önce doğar. İkiz normal doğumu doğumu genellikle rahat ilerler. Yine de sezaryen ikiz doğumunda daha yaygındır. Bebeklerin biri ya da ikisi yanlış bir pozisyonda olabilir çünkü bu kendilerine yer bulmanın tek yoludur. Bebeklerin biri ya da ikisi ters durabilir, yani önce ayakları gelir. Genellikle, bir bebek rahime çapraz uzanır, bu durumda sezaryen gereklidir. Ayrıca bebekler tek bir bebekten daha güçsüz ve küçük olabilirler, bu yüzden onları en az yoran yol olarak sezaryen sıklıkla seçilir. İkiz hamileliği boyunca, jinekologunuzu daha sık göreceksiniz ve hamileliğin, doğum öncesinin ve doğumun her yönü dikkatlice incelenecektir. • Korkulan konulardan birisi de ikiz gebeliklerde doğum sonrası kanamaların daha fazla olmasıdır. Ancak gerekli önlemler alındığında bu risk tehlike arzetmemektedir. İkizler doğum sonrası bakım için daha çok zamana ihtiyaç duyarlar. İkizleriniz sağlıklı olsa da hastanede daha uzun kalmanız gerekebilir. Bu, onları daha rahat beslemenizi ve günlük bakımlarıyla uğraşmak için güven kazanmanızı sağlar.

Üçüz ve Daha Yüksek Sayıdaki Gebelikler

Üçüz Gebelikte Neler Olacak ? Günümüzde çoğul gebeliklerin önemli bir kısmında sebep, yardımla üreme tekniklerinde (aşılama ve özellikle de tüp bebek rahim içine verilen embriyo sayısının yüksek olmasıdır. Yine yumurtlamayı sağlayıcı ilaçların da yumurtlama destek tedavisinde çoğul gebelik oluşumuna katkısı oldukça fazladır. Yumurtlamayı sağlayıcı tedavilerin en basiti olarak kabul edilen ağızdan tedavide bile ikiz gebelik oluşma olasılığı yaklaşık %5’tir. Laboratuar şartlarında oluşturulan ( ve rahim içine nakledilen embriyo sayısı arttıkça gebelik oluşma şansı yükselmekte, ancak oluşan gebeliğin ikiz veya daha fazla sayıda olma olasılığı da artmaktadır. Doktor çoğul gebelik oluşma şansını azaltmak için nakledilen embriyo sayısını azalttığında ise gebelik şansı azalacaktır. Bu sebeple tüp bebek tedavisini uygulayan hekim dikkatli bir karar vermek zorundadır. Oluşan gebelikte bebek sayısı üç veya daha fazla olduğunda bu gebeliğin sağlıklı bebeklerin doğumuyla sonuçlanma olasılığı oldukça azalacağından bebeklerin sayısını azaltma (redüksiyon) gündeme gelir. Redüksiyon bebeklerden bir veya daha fazlasının gebeliğin erken haftalarında, diğer bebeklerin sağlıklı doğabilmesi için feda edilmesidir. Feda edilecek bebek ya da bebekler neye göre seçilmektedir ? Bebeklerden birinde bir anormallik veya yaşamla bağdaşmayan bir doğumsal kusur saptandığında bu bebeğin feda edilmesine karar vermek zor olmaz. Ancak diğer durumlarda işlemi yapacak doktor bebekler arasında sağlıklı olma olasılığı en yüksek olanları doğru bir şekilde belirlemek ve anne ve baba adayının onayını aldıktan sonra redüksiyon işlemini diğer bebeğe (ya da bebeklere) uygulamak durumundadır. Redüksiyon işlemi (fetosid de denir) ülkemizde yasal bir uygulamadır.

İleri Yaş Gebeliği

Günümüzde kadınlar tarafından evlilik ve annelik yaşı sürekli olarak ileriye ertelenmektedir. Bu ertelemenin nedenleri arasında öncelikle mesleki kariyerini sağlamlaştırmak, maddi güvenceyi sağlama kaygısı veya psikolojik olarak anneliğe hazır olmaya çalışmak sayılabilir. Ayrıca yaşanan teknolojik gelişmeler sonucu yardımcı üreme teknikleri(mikroenjeksiyon-tüp bebek) ile hamile kalan kadın sayısında büyük bir artış vardır. Yıllarca hamile kalamamış pek çok kadın bu yolla gebe olmanın mutluluğunu yaşmaktadır. Bunun sonucu olarak da ileri yaş gebelikleri günümüzde daha çok görülmektedir. Önemli olan konu ise, kadının, sağlıklı bir gebelik ve gebe kalma potansiyeli üzerine, yaşın etkili olduğunun farkında olmasıdır. Bir kadın için fizyolojik anlamda en uygun doğurganlık yaşı 20-30 yaşlar arasıdır. Anne adaylarının 35 yaş ve üzeri olması durumuna İleri A nne Yaşı denir. Bu tip gebelikler riskli gebelikler grubundan kabul edilip daha yakından ve özel bir takip gerektirir. Aslında 35 yaş sınırı, tamamen istatistiki verilerden yola çıkarak saptanmıştır. Yani 35 yaş ve üzerindeki gebeliklerde anne adayları, daha fazla komplikasyon riski ile karşı karşıyadır ve anne yaşı arttıkça risk artmaktadır. Bu yaş elbette kesin bir sınır olmayıp, giderek artan bir risk artışını ifade etmektedir. Öncelikle gebe kalabilme konusunu ele alırsak; yaşın ilerlemesi gebelik oluşması için kesin bir engel değildir fakat yaş ilerledikçe gebelik elde edilene değin geçen süre uzar. Otuz yaş altında herhangi bir ayda gebe kalabilme şansı % 20 iken, 40 yaş üzerinde bu şans yalnızca % 5 olarak bildirilmiştir. Bir başka deyişle; 25 yaşındaki bir kadın genellikle birkaç ay içinde gebe kalabilirken, 35 yaşın üzerindeki normal kadınlarda bu süre 6 aydan daha uzun sürebilir. Düşük yapma riski de benzer şekilde yaşla birlikte artmaktadır. Yaş ilerledikçe gebelik elde edilmesini zorlaştıran nedenler; Yumurtalıkların yaşlanması Kız çocuklar doğduklarında yumurtalıklarında yaklaşık 400.000 adet yumurta bulunur. Doğumdan sonra yumurta üretimi olmaz ve kadının yaşı ilerledikçe yumurtalar da geriye dönüşsüz olarak azalır ve de yaşlanır. Döllenme oranında azalma Yaş ilerledikçe yumurtanın sperm ile döllenebilme ve döllendikten sonra iyi kalitede bir embryo oluşturma şansı azalır. Elde edilen gebeliklerin düşükle sonlanma ihtimali de artar. Rahim iç zarının döllenen yumurtayı tutma yeteneğinin azalması İlerleyen yaş ile endometriumun (rahmin iç tabakasının) döllenen yumurtayı tutma yeteneğini azalır ve dolayısıyla gebelik şansı düşer Endometriozis hastalığı ve myomların görülme sıklığının artması yaş ilerledikçe karın içine kanamalar yaparak infertiliteye neden olan endometriozis hastalığı ve rahim içinde yer kaplayanmyomlar daha sık görülür. Ayrıca kırk yaşına gelene kadar bir çok kadının başından doğurganlığını etkileyebilecek, kadınlık organları ile ilgili tüpleri tıkayabilen iltahaplar, dış gebelik, appendisit, endometriosis ya da değişik nedenlere bağlı cerrahi müdahalelergeçebilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki üreme sağlığı açısından kadınların biyolojik yaşı kronolojik yaşından daha önemlidir. Bazen 45 yaşındaki bir kadın düzenli olarak yumurta üretirken çok daha genç olan bir kadın erken olarak menopoz dönemine girmiş olabilir. Otuzbeş yaşın üzerindeki evli çiftler düzenli ilişki kurmalarına rağmen gebe kalamadıkları taktirde hekime başvurmak için altı aydan daha fazla beklememelidirler. Elbette yaşlanma yalnızca kadınları etkilemez. Erkeklerde ise, kadınlardaki gibi bir menopoz olmamakla birlikte, seksüel fonksiyonlarda azalma ve gebelik oluşturma kabiliyetinde yaşlanma ile birlikte değişiklikler meydana gelir. Sıklıkla yaşlanma ile birlikte erkeklik hormonu olan düzeylerinde hafif bir azalma meydana gelir ve bu cinsel isteğin (libidonun) azalmasına da neden olabilir. Yine erkeklerde gösterilmiştir ki yaşlanma ile birlikte testisler de bir miktar küçülür ve yumuşar. Sperm şekli ve hareketliliği de yıllar içerisinde az da olsa kötüleşme eğilimindedir. Bu değişikliklere rağmen erkekler için çocuk sahibi olabileceği maksimum bir yaş sınırı yoktur.! İleri yaştaki bir kadın gebe kalmaya karar verirse; Öncelikle gebelik meydana geldiğinde oluşabilecek tıbbi problemler olup olmadığı araştırılmalıdır. Örneğin hipertansiyon ya da şeker hastalığı gibi durumlar gebelik sürecinde sıkıntı yaratabilir. Gebe kalma potansiyelini değerlendirmek üzere adetin 2-4 günlerinde yapılan FSH ve östradiol (E2) ölçümleri ve ultrason ile yumurtalıkların görünümünün değerlendirilmesi önemli bilgiler sağlar. İleri yaş grubundaki kadınların bilmeleri gereken önemli bir konu da genetik problemi bulunan bebek taşıma şanslarının genç yaştaki kadınlara göre daha fazla olduğudur. Gebe kaldıklarında, amniosentez veya koryon villus örneklemesi gibi girişimlerle bu durumu ortaya koymak mümkündür. Etkili tedaviye (aşılama ve tüp bebek gibi)rağmen sonuç alınamayan yaşlı infertil kadınlar için yurt dışındaki bazı merkezlerden genç kadın yumurtalarının satın alınması yani yumurta bağışı (donasyon) düşünülebilir. Ancak yasalarımız buna imkan vermediğinden dolayı Türkiye Cumhuriyeti sınırları içersinde bu işlem yapılmamaktadır. İleri anne yaşına sahip gebeler hamilelik süresince de pek çok sıkıntı ile baş etmek zorunda kalabilirler. Örneğin gebelikte ciddi bir sorun olan tansiyon yükselmesi (hipertansiyon), gebelik şekeri, erken doğum, anne karnında bebek kaybı, peripartum kardiyomyopati (doğum öncesi ve sonrası dönemde gelişebilen kalp yetmezliği ), doğum sonrası kanamalar , plasental anormallikler, erken doğum, ölü doğum gibi istenmeyen olaylar da daha sık yaşanmaktadır. Anne yaşının artmasıyla gebelikte diğer sistemik hastalıklar olma şansı da artmaktadır. Ama tüm bunlar anne adayını korkutmamalıdır. Tecrübeli Hekimler tarafından dikkatli bir takip ve yerinde müdaheleler ile bu riskler minimal düzeye indirilebilir.! Bebeği bekleyen riskler var mıdır? İleri yaşta anne olmak sadece hamileler açısından değil bebekler açısından da risk taşıyabilir. Daha önce de bahsedildiği gibi35 yaşın üzerinde oluşan gebeliklerde ortaya çıkan önemi sorunlardan birisi artmış kromozom anormalliği olasılığıdır. Bunlar arasında Down sendromu (mongolizm) önemli bir yer tutar. Annede oluşan gebeliğe bağlı hastalıklar, gebeliğe bağlı hipertansiyon, şeker hastalığı ve plasental anormallikler nedeniyle bebeğin erken doğurtulduğu durumlarda bebek erken doğumdan kaynaklanan tehlikelere maruz kalmaktadır.” Sonuç olarak bilinmelidir ki kadınlar açısından gebelik yaşı ertelendikçe kısırlık problemleri yaşanmakta, gebelik süreci zorlaşmakta, gebelik ve doğumun komplikasyonları artmaktadır.

Gebelikte İlaç Kullanımı

Gebelik boyunca gerekli durumlarda ilaç kullanımı mümkündür. Ancak temel prensip, gerekli olduğu bilinen folik asit, kalsiyum ve demir gibi desteklerin dışında mümkün olduğunca ek ilaç kullanılmamasıdır. Çünkü kullanılan ilaçların bazı durumlarda yeni gelişmekte olan bebeğin organ taslakları üzerinde olumsuz etkileri olabilmektedir. Doğumsal sakatlıkların yaklaşık olarak %2-4’ünün gebelikte kullanılan ilaçlara veya toksik maddelere maddelere bağlı olduğu düşünülmektedir. İlaç alındıktan sonra annenin kanına karışan ilaç etken maddesi,plasenta adı verilen ve bebeği beslemekle görevli organ aracılığıyla bebeğe geçebilmektedir. İlaçların bebek üzerindeki zararlı etkileri alınan ilaç tipi, dozu ve bebeğin gelişimsel dönemi ile ilgilidir. İlaç gebeliğin çok erken bir döneminde alınmışsa yani embriyo oluştuktan sonraki 15-18 gün içinde alındıysa”hep ya da hiç”kuralı geçerlidir. Yani aslında bu dönem kabaca adet gecikmesi olmadan önceki dönemi. diğer bir deyişle bu dönemde alınan maddenin eğer embriyoya zararlı bir etkisi olursa embriyo ölür ve gebelik sona erer. Bu dönemde etkilenmeye bağlı olarak sakatlık oluşma ihtimali olmaz. Bebeğin ilaçlar ve toksik maddeler açısından en hassas olduğu dönem gebelik oluştuktan sonraki 17-90 gün arasıdır. Bu dönem kabaca adet gecikmesinden sonra başlar ve 12. haftaya kadar devam eder. Bu dönem bebeğin organ taslaklarının oluştuğu dönemdir. Gelişmekte olan organlar üzerine toksik etki yapabilen ilaçlar, bu dönemde kullanılırsa doğumsal sakatlıklara neden olabilirler. 11-12. haftadan sonra yani organ taslakları oluştuktan sonra kullanılan ilaçlar ayrıca önemli bir sakatlığa sebep olmasalar bile eğer zararlı iseler organların fonksiyonlarını bozarak bebeğin gelişimini olumsuz etkileyebilirler. İlaçların gebelik üzerine olan zararlı etkilerini saptamak için hayvanlarda ve insanlarda deneysel çalışmalar yapılır. Bu çalışmalara dayanarak, gebeliğe etkileri açısından ilaçlar beş gruba ayrılmıştır. A grubu ilaçlar:insanlarda herhangi bir risk olmadığı saptanmış ilaçlardır. B grubu ilaçlar:hayvan deneylerinde risk görülmemiştir, ancak insanlarda çalışma yapılmamış ilaçlar veya hayvan çalışmalarında risk saptanmış ancak insanlarda herhangi bir risk izlenmemiş ilaçlardır. C grubu ilaçlar:ilaçla ilgili olarak hayvan ve insan çalışması yapılmamış veya hayvanlarda risk saptanmış ancak insan çalışması yapılmamış ilaçlardır. D grubu ilaçlar:insan çalışmalarında riskli olduğu gösterilmiş, çok özel durumlar dışında gebelikte kullanılamayacak ilaçlardır. X grubu ilaçlar:Gebelikte kesinlikle kullanılamayacak ilaçlar bu gruba girer. Gebelik boyunca eğer hekim tarafından herhangi bir nedenle bir ilaç kullanılması gerekiyorsa en fazla C kategorisine kadar olan ilaçlar tercih edilir. Gebelikte en sık ilaç kullanımı gerektiren hastalıklar şunlardır. Solunum sistemi hastalıkları Sindirim sistemi hastalıkları İdrar yolları iltihaplanmaları Vajinal akıntıları Diabet (şeker Hastalığı) Tansiyon Yükselmeleri Gebe kadının ilaç kullanımı konusunda dikkat etmesi gereken en önemli konu reçetesiz eş,dost, komşu ve akraba tavsiyesi ile ilaç kullanmamasıdır. Gebelikte kullanılan ilaçların yan etkileri sadece gözle görülür anormallikler olarak tanımlanmıştır. Oysa ilaç ve diğer zararlı etkenlerin doğum sonrasında da insanı yaşamı boyunca organik, fonksiyonel ve ruhsal olarak etkileyebileceği de akıldan çıkmamalıdır. Herhangi bir nedenle ilaç kullanması gereken gebelerin mutlaka öncesinde kendilerini takip eden hekime danışmaları gerekmektedir. Diğer önemli bir konu da sadece gebelerin değil,herhangi bir doğum kontrol yöntemi kullanmayan ve gebelik isteyen kadınların da adetlerinin ikinci yarısında gebe kalabileceklerini düşünerek bebeğe zarar verebilecek ilaçlardan kaçınmalarıdır.

bottom of page